Pi.. Matematikteki pi sayısı değil onun adının kaynağı, bir havuzun
adının kısaltılmışı… Enteresan ailesinin ona yaşattığı ilk tuhaflık bu.
Sonrasında pek çok şey yaşayacak zaten.
Hindistanlı bu çocuğun kendisi, aslında ailesinden de tuhaf. Daha çocuk yaşta 3
farklı dine inanmaya başlıyor. Budist, Hristiyan ve Müslüman. Namaz da
kılıyor, sofrada yemekten önce dua edip haçta çıkarıyor. Ailesi rahat o
konuda, özgür bırakmışlar. Babası pek memnun olmasada kendisi bilime inandığı halde, oğlunun kendi yolunu
bulması için serbest bırakıyor onu.
Babasının bir hayvanat bahçesi var. Önceleri herşey yolundayken,
maddi sıkıntı çekmeye başlıyorlar ve hayvanları Hindistan’dan başka bir
yere taşımaya ve bir kısmını satmaya karar veriyorlar. Çünkü sadece
hayvanlar onların, hayvanat bahçesi değil..
Bir Japon gemisiyle çıkıyorlar yola. Hindistan’dan Kanada’ya doğru..
Geminin Fransız aşçısıyla (Ki o Fransız aşçı Gerard Depardieu'ydu ve beni çok şaşırttı. Başrollük bi adamdır çünkü o) biraz sıkıntı yaşasalarda kör topal idare
ederek giderlerken çok daha kötü birşey oluyor. Fırtına çıkıyor ve
koskoca gemi, mürettebatıyla birlikte okyanusun dibini boyluyor..
Pi ve bir kaç hayvan hariç. Pi’nin nasıl kurtulduğunu film anlatsın ben değil..
Asıl macerada bundan sonra başlıyor. Çünkü Pi’nin şans eseri
kurtulduğu filikada bir zebra, vahşi bir sırtlan, bir orangutan ve en
kötüsü olan koskoca bir Bengal Kaplanı da var. Böyle bir mürettebatla,
küçücük bir filika da, Pasifik Okyanusu’nun ortasında kalan Pi, o
andan sonra sadece zekasını konuşturmak zorunda kalıyor. Diğer hayvanlar
çabuk ölüyor zaten de, asıl Kaplan Richard Parker’la veriyor en büyük
savaşını…
Biz Pi'nin bütün bu hikayesini kendi ağzından dinliyoruz. Büyüyüp koca adam olduğunda kendisini ziyaret eden Amerikalı bir yazara anlatıyor hikayesini. O da bu hikayeyi kitap yapacak, amacı o.
O kadar mükemmel görüntüler vardı ki filmde, sanat ve görüntü
yönetmenini bulup ellerinden öpesim geldi. Rüya gibi, masal gibiydi
sanki. Geceleri parıl parıl parlayan okyanus ve gökyüzü, arada bir cam
gibi hareketsiz kalan okyanus, Pi’nin bir aralık bulduğu o tuhaf ada…
Her biri başka büyüledi beni. Söylemeden geçmek olmaz, yönetmeni de ünlü
Uzak Doğulu yönetmen Ang Lee. Karmanın böylesi.. Hint oyuncular, uzak
doğulu yönetmen, çekilen yer Hollywood stüdyoları.
En iyilerim arasında artık bu film. Tavsiyemdir, izleyin izletin,
izlemeden, tahminde bulunup burun kıvıranında çok net kafasına bi tane
indirin.. Haydi eyvallah..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder