Kaç kişi ziyaret etmiş?

29 Kasım 2012 Perşembe

Tim Burton filmleri tadında bir animasyon: ParaNorman

Henüz bugün izlemiş olduğum bi animasyonu, daha tazeyken anlatmak istedim blogumda. Kısa ama öz bir şekilde anlatayım madem.. :)

Film, ölülerle konuşmak gibi bi yeteneği olan, bu yeteneği ve tuhaf davranışları yüzünden etrafındaki insanlar tarafından ucube olarak adlandırılan, babasından bile bu konu yüzünden sürekli azar işiten bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Ona hiçbir zaman inanmadıkları için oluyor bunlar tabi.
Amma velakin, bir gün, kendi gibi anormal olan dayısının bir köşede yakalayıp anlattığı bir hikaye ve ricasıyla Norman için işler biraz değişiyor. Norman'ın bir mezarlığa gidip, gün batmadan dayısının söylediği kitabı yüksek sesle orda okuması gerekmekiyor. Ama Alvin yüzünden bunu gerçekleştiremiyor ve yıllar önce ölmüş yedi kişi zombi olarak mezarlarından çıkarak başlıyorlar ortalıkta hırlayarak gezinmeye..

Kardeşini her fırsatta ezmeye meraklı, kendinden başka herkesin sıkıcı olduğunu zanneden, kaslı ve yakışıklı erkekleri görür görmez ağzının suyu akan, arkadaşlarıyla dedikodu yapmaktan accayip zevk alan, ukala, ergen abla Courtney, 

Sessiz tipleri ezmeyi kendine görev edinmiş, aptal, okulun zorba çocuğu Alvin, 

Kilolu olduğu için okuldakiler tarafından dışlanan, ama bunu pek takmayan ve bu duruma inat neşeli ve hayalperest Neil,
Neil'in kaslı, yapılı ama beyni boş, korkak ama buna rağmen gruba dahil oluvarmiş abisi Mitch,
Vee tabiki filmimizin baş kahramanı, sessiz, kendi halinde, insanlardan çekinen, hayaletlerle iletişim kurabilen, bu özelliği nedeniyle de etrafındaki insanların ucube gözüyle baktığı, minik, şirin Norman...

İşte bu tuhaf beşli bir araya gelip bir cadının lanetini ortadan kaldırmaya kalkışırsa ne olur? Bu filmdekiler olur..
Cadı geçmişte kendisine yapılanların intikamını almak için her yıl, belli bir günde uykusundan uyanacak ve uyuyan 7 ölüyü canlandırıp şehre salacaktır. Neden o yedi kişi ve cadı neden böyle bişey yapıyo, onuda ben anlatmiyim.
Öncesinde Tarzan II, Coraline, Corpse Bride gibi önemli animasyonların storyboard'unu çizmiş olan Chris Butler'ın hem yazıp hem yönettiği ilk animasyondur bu. Zaten bi Tim Burton havası sezmiştim izlerkende, meğer zamanında birlikte çalışmışlar ve muhtemelen az da olsa ondan etkilenmiştir diye düşünüyorum. 
Yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen hoş bir animasyon olmuş. Sıkmayan, akıcı bir film. Tim Burton tarzını sevenlere tavsiyemdir.. :)
Not: Coralin'i izleyenler bilirler stop-motion tekniğini. Bu filmde o teknikle çekilmiş. Çokta hoş olmuş. Bundan sonra stop-motion'la çekilmiş tüm filmleri izlemek istiyorum. Fazla şirinler :)
 Vee son olarak fragmanıda ekleyip kaçıyorum.

22 Kasım 2012 Perşembe

Bir kadının güzelliğiyle imtihanı: Beautiful...

Uzuun bir aradan sonra herkese merhaba! Özlemişim bloguma yazı yazma faslını.. 
Neyse.. Gelelim bugün bahsedeceğimiz filme. Kendisi 2008 yapımı bir adet Kim Ki Duk filmi olup yine sosyal mesajın dibine vurmuş bir filmdir. Adı: "Beautiful" yani "Güzel"
 Kim Ki Duk filmlerini izleyenler iyi bilirler. Aslında zordur bu adamın filmlerini anlamak, çoğu filmleri semboliktir çünkü. Görünen değilde altında yatan nedene odaklanmanız gerekir çoğunlukla. Aksi takdirde, onun filmleri sizin için anlamı olmayan, tuhaf hatta rahatsız edici filmler olmaktan öteye geçemez. Ama bu film öyle değildi. Derdi neyse, hiç yan yollara sapmadan açık açık anlattı izleyiciye her şeyi. Fazlasıyla gerçekçi bir şekilde hemde.. 
Bu arada Kim Ki Duk bu filmin senaristi ve yapımcısı konumunda. Nedendir bilinmez, bu sefer yönetmenlik işini Jai Hong Juhn'a bırakmış.
Eun Young, son derece güzel, çekici ve zarif genç bir kızdır. Güzelliğiyle öyle çok dikkat çekmektedir ki, kafede otururken liseli kızlar fotoğrafını çeker, imzasını isterler, arkadaşıyla gittiği kuaförde, arkadaşıyla doğru düzgün ilgilenmezler bile, Eun Young'a bedava saçlarını yapma teklifinde bulunurlar, evine hergün onlarca çiçek gelmektedir ve telefonla sürekli rahatsız edilmektedir. Hatta arkadaşının sevgilisi bile Eun Young'a aşkını ilan etmiştir. Bütün bu olanlar Eun Young'u rahatsız etse de yinede güzel giyinmekten ve saçlarını salarak nazlı nazlı ortalıkta dolanmaktan geri durmaz. 

Bu kadar ilgi gören bir kızın sapığı olmazsa olmaz biliyorsunuz. İşte bizim kızımızında bir sapığı vardır pek tabiki. Bu sapkınlık öyle bir raddeye gelir ki, birgün söylediği ufak bir yalan ve Eun Young'un bir anlık saflığı sayesinde, genç adam kızın evine girmeyi başarır. Kız haliyle ondan korkup çığlık atmaya başlayınca, sapığı olacak vatandaş kızı arka arkaya attığı tokatlarla bayıltır ve oracıkta Eun Young'a tecavüz eder. Ardından pişman olur olmasınada iş işten geçmiştir bir kere..
Olaydan sonra bizim güzelleri güzel Eun Young hayata küsmüştür. Sapığı teslim olupta polise olan biteni anlatınca, polisler kızın evine gelirlerde öyle bulurlar kızcağızı karanlık bir odanın bir köşesinde.. 
Bir parkta gördüğü, deli gibi yemek yediği ve kilolu olduğu için insanların tiksintiyle baktığı bir kadından ilham alır ve oda karar verir kilo almaya. Eline ne geçerse yemeğe başlar. Buzdolabını ağzına kadar yiyecekle doldurur ve hepsini aralıksız yer hatta. O kadar abartır ki bu işi, hastanelik olur en son.. Bu kadar yemeye rağmen kilo alamayınca daha farklı bir yol denemeye karar verir. Televizyonda duyduğu aşırı zayıflık hastalığı olan anoreksinin insanları ne kadar çirkinleştiğini öğrenir ve bu kez deli gibi spor yapıp hiç yemek yememeye ve diyet hapları yutmaya başlar. Onada dayanamaz tabi bünyesi. Yine düşüp bayılır sokak ortasında..
Kıscası psikolojisi tamamen altüst olmuştur Eun Young'un. Güzel görüntüsünden nefret etmektedir. Kilolu ve çirkin kadınların güzelleri kıskanmasının aksine, o da kilolu kadınları kıskanmaktadır fazlasıyla. Çünkü güzel olmak ona hiçbir zaman mutluluk getirmemiştir.
Yukardaki fotoğrafta görmüş olduğunuz polis memuru, Eun Young'un tecavüz sorgusu sırasında orda bulunan ve onu evde bulan polis memurudur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde o da aşık olur Eun Young'a. Kendiyle sürekli çatışmaktadır bu konuda.
Bir yani tıpkı diğer aç gözlüler gibi kızı arzularken, diğer yanı onu korumak ve saf bir sevgiyle onunla ilgilenmek istemektedir. Bu savaşı kazanıp kazanmadığınıda ben söylemiyim :)
Buda kızın parkta bayıldığı esnada yardım etmeden önce çektiği fotoğrafları. Kendi içindeki savaşı gerçekten hiç kolay olmadı...
Şimdi gelelim benim film hakkındaki düşüncelerime: 
Kore'de çirkin kadın olmak zorda, güzel olmak çok daha fazla zor.. Kore'de kadın olmak zor be hocam. Ben ülkemin gözünü seveyim... 
Hepsinden önce kadın muhteşem. O kadar güzel canlandırmış ki o karakteri. Yavaş yavaş deliren bir insanı ve o ruh halini o kadar muhteşem vermiş ki, hayran olmamak elde değil. 
Film konusunda ise ne desem, ne hissetsem bilemedim, sadece içim acıdı... Gerçekten bu kadar basit mi her şey sorusu baya bi kurcaladı kafamı. Tecavüz sonrası kızı sorgulayan adamın "Bu işte sadece onun suçu yok, seninde suçun var. o güzel yüzünü ve endamını gözler önüne sermemelisin. Bir bakıma adamı cezbetmişsin" şeklindeki sözleri, karakoldan çıktıktan sonra bayılmasının ardından başına toplanan erkeklerin "onu hastaneye ben götüreceğim" kavgaları, onu sadece cinsel bir obje olarak gören o kuş beyinli insanların defalarca basit durumlara düşmeleri ve kadının bir kaç kere yalvaran bir şekilde karşısındaki insana söylediği "Yaşamak istiyorum" cümlesi ve özellikle şok eden o en son sahne, filmi şaşkınlıkla izlememe ve erkeklerden nefret etmeme neden oldu bir bakıma. Erkekler kurban edilmiş aslında ama böyle bir konuda başka şekilde anlatılamazdı muhtemelen.. 
Başarılı ve ne anlattığının başından sonuna kadar farkında olan bi filmdir bu. Onun içinde tavsiyemdir. Ama aklınızda bulunsun, filmde her an her şey olabilir... 
Eun Young'un kilolu bir kadınla arasında geçeen bir diyalog:
- Bu kadar güzel olduğuna göre mutlu olmalısın.
Eun Young: Hiçte değil.Çoğunlukla yanlış anlaşılıyorum. Ve doğru kişiyle karşılaşmak hiç kolay değil. Bazen yanlız kalmak istiyorum ama insanlar sürekli rahatsız ediyor.
- Ama ben sana gıpta ediyorum. GÜZELLİK YAZGIDIR.